birliktelik
İhanet İz Bırakır
​​​​ Maytap yüzünden üstünde siyah yuvarlık bir çukur olan ahşap masadan gözlerimi ayırarak karşımda benden bir cevap bekleyen kader ortağıma baktım. Hokka burnunu tamamlayan kahverenginin en güzel tonuna bürünmüş gözlerine diktim gözlerimi. İçimde bir duygu uyandı. Neydi bu? Kızgınlık, kırgınlık, şok... Belki de hepsiydi. Peki, kimeydi bu duygular? Hiçbir şeyi anlamayan kendime mi yoksa her şeyi anlayıp bana anlatan karşımdaki kişiye mi? Birini unutmadın mı dedi, içimdeki ses. Onu hatırlamak mideme yumruk yemiş gibi hissetmeme neden oldu. Yüzümü buruşturdum. Bunu fark eden kader ortağım bir şey diyecek gibi oldu konuşmasına müsaade etmeyerek:  -Bunları bana anlattığın için teşekkür ederim, dedim.  Ama hiçbir anlamı yok artık diye devam etti iç sesim. Yok muydu sahi? Yıllarımı adadığım insan tarafından ihanete uğramış olmanın bir anlamı yok muydu? Olmalıydı. Mesela şu an yakıp yıkmalıydım ortalığı. Masada süs olarak kullanılan yapay çiçeği yere atmalı, ihaneti kabullenmeyip boğazım acıyana kadar bağırmalı, dışarda yağan karın altında hıçkırmalıydım. Ama neden susuyordum? Neden karşımda oturmuş ikimizde ihanete uğradık, aynı adam tarafından diyen cılız kıza bir şey diyemiyordum?  Dedikleri tekrar geçti zihnimden.  -En başından beri yalan söyledi sana. Seninle birlikteyken aynı zamanda hem benimle hem de başka biriyle daha birlikteydi. Geçen ay fark ettim bunu. Her ne kadar ayrılmış olsanız da bilmenin hakkın olduğunu düşündüm.  İçimde oluşan duygunun adını biliyordum bu sefer. ‘Elbette bilmek hakkım!’ Diye hiddetlendi içimdeki öfke. Beni hiçbir şekilde haklı çıkarmayan iç sesim, -Bu öfke kime? Senin anlamadığını anladığı için kendine mi yoksa sana söylediği için ona mı?  Haklıydı. Öfkem kendimeydi. Bu kadar gözümün kapalı olmasınaydı. Her şeyi hiçe sayıp, kendimi unutarak başkası için yaşamamaydı.  İçimdekileri bir kenara bırakarak ayağa kalktım. Tekrar teşekkür ederim, diyerek masadan uzaklaştım. Uzaklaştığım şeyin kendim olduğunu yeni anlıyorum. O zamanlar masada sadece bana gerçekleri anlatan bir kızı bıraktığımı sanıyordum. Kendimi bırakarak yeni bir ben olduğumu anladığım da ise geçmişe bakıp bana gözleri hüzünle gülümseyen kızdan özür diledim.  Özür dilerim, turuncunun umudu olduğu dünyada seni bırakıp, grinin belirsizliği içinde kaybolmuş dünyaya geldiğim için.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir