birliktelik
Yirmi Beş Yıl
​​​​​    Mavi çarşafının örttüğü ranzasında oturuyordu. Düşünceliydi. Hatta yere bakan kafasını kaldırdığında görmüştüm, ağlıyordu da. O zaman göz göze geldik. Yanını işaret edince gidip yanına oturdum. 25 yıl diyordu sonra yine ağlıyordu. Ben biliyordum o 25 yıl ne demekti ama o tekrar tekrar anlatmak istiyordu.                                                                                                                         Ellerini gözlerine götürüp sertçe sildi gözyaşlarını. Sonra bana doğru uzattı ellerini. Elleri titriyordu 25 yıl diyordu yine.   -25 yıldır buradayım. İlk vakitler zaman hiç geçmezdi. Sen de bilirsin. Sonra alıştım. Zordu yine fakat ilk zamanlar gibi değil. İlk önce babamın haberini aldım, daha sonra annemin. Dayanamayacak gibi oldum fakat dayandım. İnsan nelere katlanıyor? Bu yatak benim odam, bu koğuş ise benim evim olmuştu. Sen daha yenisin biliyorum, diyorsun ki ne saçmalıyor bu adam? Anlayamazsın küçüğüm 25 yıl önce buraya ilk geldiğimde senin yaşlarındaydım. Şimdi ise baban yaşlarındayım. O ilk günler nasıl zor geliyorsa buraya alışmak şimdi dışarıya alışmakta o kadar zor olsa gerek. Bugün burada son günüm. 25 yıl bugün doldu. Ben artık dışarıya çıkıyorum özgür olacağım. (Derin bir iç çekmişti.) Haa! Sakın yanlış anlama sevinmiyor değilim. Güneşin doğuşunu bizim camdan içeriye girişini, yağmuru, denizi çok özledim. Yine de ne bileyim korkuyor insan.   Bu koca adam rutubetin havasız bıraktığı bu koğuştan kurtulacağı için tam anlamıyla sevinemiyordu bile. Koskoca 25 yıl geçirdiği bu oda onun dünyasıydı. Şimdi son günüydü bu dünyada, korkuyordu ve benden küçükte olsa bir teselli bekliyordu. Bense onun bitirdiği bu 25 yılın son gününde onu teselli edecek hiçbir şey bulamıyordum. Çünkü o son günde olmak isteyecek kadar bencildim. Sadece gözlerine bakıp:    -Güle güle git babalık, diyebildim.    Sonra kalktım kendi ranzama geçtim. O babalıkta tam bir saat sonra herkesle vedalaşıp eski yeşil bavulunu alıp koğuştan çıkıyordu. Son kez arkasına baktı. Gözlerinde derin bir acı vardı. Göz göze geldik. Kafasını hafifçe selam verir gibi eğdi ve çıktı. Babalığı bir daha hiç görmedim...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir