Zaferle sonuçlanan Sakarya Meydan Muharebesinin ardından kısa bir zaman geçmişti. Türk halkı bir yandan savaşın geride bıraktığı izleri temizlemeye çalışırken bir yandan da yurdu işgalci kuvvetlerden kurtarmak için yeni bir savaşa hazırlık yapıyordu. Elbette Sakarya Zaferi’nden bir yıl sonra yeni bir savaşa girmek riskli bir durumdu. Fakat askerî dahî olan Mustafa Kemal, Büyük Taarruz’u mutlak gerekli buluyordu. Büyük Taarruz hazırlıkları titizlik ile sürdürüldü. Bir yıl önce savaştan çıkan ordumuzun eksikliklerinin giderimesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ek gelir sağlamak amacıyla yeni bir kanunlar çıkarıldı. Fakat azizi Türk milleti, kanuna gerek kalmadan kolkanat germişti. Halk elinde avucunda ne varsa orduya vermişti. Ve tarih 26 Ağustos 1922 cumartesi gününü gösterdiğinde, sabah saat 04:00 sularında topçu ateşi ile Büyük Taarruz başlamıştı. Tarih 30 Ağustos 1922 olduğunda ise düşmanın ana kuvvetleri yok edilmişti. Yunan ordusunun başkomutanı General Trikopis esir alınmıştı. İşte o tarihi cümle Başkomutanımız Musta Kemal tatafından burada kurulmuştu. “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Sırasıyla Uşak (1 Eylül), Eskişehir (2 Eylül), Nazilli, Simav, Salihli, Alaşehir, Gördes (3 Eylül), Balıkesir, Bilecik (6 Eylül), Aydın (7 Eylül), Manisa (8 Eylül), İzmir (9 Eylül) düşman kuvvetlerinden temizlendi. 30 Ağustos 1935 yılında Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Büyük Taarruz'u anmak için resmi bir bayram olarak ilan edildi. Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur.” (Nutuk, M.Kemal Atatürk, Cilt:2)